Balıkların en önemli göçleri, gün içerisinde yaptıkları kıyıya yaklaşma uzaklaşma yani beslenme göçüdür. Balıklar kıyıya yaklaşır beslenir büyür yumurtlar ve bu döngü bu şekilde devam eder. Bu göç özellikle Karadenizde şarttır çünkü kıta sahanlığından sonra mera(balık beslenme bölgesi) nerede ise hiç yoktur (planktonla beslenen balıkları hariç tutarım).
Bunları neden anlattım? Kıyı ağları denilen bir ağ modeli var, 1-2 kulaç eninde olan altı kursun üstü mantarlı. Bunlar genelde ip yada misinadan yapılmış olup, kıyı kayalıklarının kumla birleştiği yerlere ve 30 m yi geçmeyen meralara serilirler. Amaç beslenmek ve yumurta bırakmak için kıyıya yaklaşan balığı yakalamaktır.
Buradaki zaman sınırsızlığını, göz çapı denetimini, genel amaçlı ağ kullanımını göz ardı ettik (ETMEMELİYİZ) diyelim. Bir fırtınada ani değişen bir havada kayalara takılan ağlar ne olur? Çekiştirilir kurtarılmaya çalışılır kurtarılamayınca da tekneye bağlanır yol verilir ölen ölür kalan sağlar bizimdir.
Her Pazar deniz kenarına iner kayıkhanede balıkçılarla sohbet ederim. Şimdiye kadar denizde 3 paketten az (300 m) ağ bırakmış balıkçıyla tanışmadım . Gittiğim balıkçı barınağında 120 tekne var en az 100 tanesi plakalı, her biri 100m ağ bırakmış olsa Giresun meralarında sadece bu barınaktaki teknelerin bıraktığı 10 bin metre ağ var. Bu meralarda nasıl balık kalsın? Uzatmayayım meralarımız öldürülüyor, hem de bu işten geçimini neslini sürdürmeye çalışan insanlar tarafından.
Bağlıyorum; ağ satışları en az tabanca mermisi satışı kadar denetlenmeli. Balıkçılar takılan ağlarını bildirmeli ve ilgili birim ucuz ağ kurtarma servisi vermeli (ağ maliyetinden düşük). Her ağ şamandırasında atan kayığın plakası yazılı olmalı. Kıyı ağlarında zaman, mesafe ve saat sınırlaması olmalı. Her balıkçının bir ağ karnesi olmalı. Eski ağını getirmeyene yeni ağ verilmemeli, ve şahsi fikrim olarak misina ağ tamamen yasaklanmalı.
Ağ bir çok balıkçın ekmek teknesidir doğrudur ama ekmek yediğin tekneye pislemeyeceksin.
Yazının doğru yönleri vardır yanlış yönleri vardır, eksiği fazlası vardır, sürçü lisan etti isem af ola…
Bunları neden anlattım? Kıyı ağları denilen bir ağ modeli var, 1-2 kulaç eninde olan altı kursun üstü mantarlı. Bunlar genelde ip yada misinadan yapılmış olup, kıyı kayalıklarının kumla birleştiği yerlere ve 30 m yi geçmeyen meralara serilirler. Amaç beslenmek ve yumurta bırakmak için kıyıya yaklaşan balığı yakalamaktır.
Buradaki zaman sınırsızlığını, göz çapı denetimini, genel amaçlı ağ kullanımını göz ardı ettik (ETMEMELİYİZ) diyelim. Bir fırtınada ani değişen bir havada kayalara takılan ağlar ne olur? Çekiştirilir kurtarılmaya çalışılır kurtarılamayınca da tekneye bağlanır yol verilir ölen ölür kalan sağlar bizimdir.
Her Pazar deniz kenarına iner kayıkhanede balıkçılarla sohbet ederim. Şimdiye kadar denizde 3 paketten az (300 m) ağ bırakmış balıkçıyla tanışmadım . Gittiğim balıkçı barınağında 120 tekne var en az 100 tanesi plakalı, her biri 100m ağ bırakmış olsa Giresun meralarında sadece bu barınaktaki teknelerin bıraktığı 10 bin metre ağ var. Bu meralarda nasıl balık kalsın? Uzatmayayım meralarımız öldürülüyor, hem de bu işten geçimini neslini sürdürmeye çalışan insanlar tarafından.
Bağlıyorum; ağ satışları en az tabanca mermisi satışı kadar denetlenmeli. Balıkçılar takılan ağlarını bildirmeli ve ilgili birim ucuz ağ kurtarma servisi vermeli (ağ maliyetinden düşük). Her ağ şamandırasında atan kayığın plakası yazılı olmalı. Kıyı ağlarında zaman, mesafe ve saat sınırlaması olmalı. Her balıkçının bir ağ karnesi olmalı. Eski ağını getirmeyene yeni ağ verilmemeli, ve şahsi fikrim olarak misina ağ tamamen yasaklanmalı.
Ağ bir çok balıkçın ekmek teknesidir doğrudur ama ekmek yediğin tekneye pislemeyeceksin.
Yazının doğru yönleri vardır yanlış yönleri vardır, eksiği fazlası vardır, sürçü lisan etti isem af ola…