Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Arkeoloji
#1
Benim en büyük merakım arkeoloji arkadaşlar. Hatta bu merak hastalık derecesinde ama herkese tavsiye ederim. Anadolu gibi binlerce yıldır en büyük mediniyetlerin beşiği olmuş bir coğrafyada yaşayıp; tarihi değerlerimizi bilmemek ve onlara sahip çıkmamak olmazdı herhalde. Yaşadığım yer yani Aliağa'da bulunan bir antik kenti tanıtmak istiyorum sizlere. Umarım beğenirsiniz.




KYME

Kyme, Aliağanın güney batısında, günümüzde Nemrut Koyu denilen Namura koyundadır. Aiolisin en büyük kentlerinden biri olan Kymeden antik tarihçiler, Phrikonis veya Phrikontis olarak da söz etmişlerdir. Bu kentin İtalyadaki Kymai, Makedonyadaki Kyme kentleri ile bağlantısı olup olmadığı bilinmemektedir.
Kyme sözcüğü Hellen dilinde bir anlam taşımamaktadır. Bununla beraber Prof. Bilge Umar, Luwi-Pelasgas dilindeki Ana Tanrıçanın kenti anlamındaki Kamadan türetildiğini söylemektedir.
Kentin kuruluşu kesinlik kazanamamıştır. İlkçağ destanlarına göre Amazonlardan bir kraliçe tarafından kurulmuştur. Strabon,Yunanistanın Thermopylainin üst tarafındaki Lukrisden gelenlerce kurulduğunu söylemektedir. Bu göçmen grubu Pelasglarla savaşmış, Neon Teiklos ve Larissadan sonra Kymeyi kurmuşlardır. Tarihi kaynaklara göre Troia Savaşının ardından Helenlerin Aio kolu bölgeye yerleşmiş, Pelasgların saldırılarına karşılık Neon Teiklosu kurmuşlardır. Larissanın zayıflaması üzerine de Kymenin temelleri atılmıştır.
Strabon, Aiol Kentlerini anlatırken Kymeden şöyle bahseder:
Aiolis kentlerinin en iyisi ve en büyüğü Kymêdir. Burasının Lesbos ile birlikte sayıları otuza varan ve halen çoğu yok olmuş bulunan diğer kentlerin Metropolisi olduğu söylenebilir. Kymê, akılsızlığından dolayı alay konusu olmuştur. Bazılarının anlattığına göre,kuruluşundan ancak üçyüz yıl sonra liman vergisi alınmaya başlanmıştır ve bundan önce halk bu gelirden yararlanamamıştır.Bu nedenle,deniz kıyısında bir kentte yaşadıklarını geç öğrenmiş bir halk olarak ün kazandılar.
Kymede yaşayan halk denizci olmalarına karşılık kısa zamanda ekonomik yönden de güçlenerek gelişmişler ve Aiolis bölgesinde önemli bir kent olmuşlardır.
Kyme, Larissanın ele geçirilmesi ve Pelasgların da direnişlerinin kırılmasından sonra kurulmuş ve gelişmiştir. Kentin Helen yerleşmesini izleyen yılları oldukça karanlık kalmıştır.
Anadolunun önemli tarih olaylarından Kymelilerin önemli katkıları olmamıştır. Ancak Pers istilâsı sırasında Kyme tiranı Aristogoras, Pers Kralı Dariusun M.Ö.512de Skyth ülkesine düzenlediği sefere gemileri vererek onu desteklemiştir. Xerkes M.Ö.480de Yunanistanı işgal ederken Kymedeki Pers Satrabı Sandokes on beş gemi ile Pers donanmasına katkıda bulunmuştur. Delos Birliği kurulduktan sonra da Kyme, birliğe yılda dokuz talent vergi ödemek zorunda kalmıştır. Bu vergi Ephesos, Miletos gibi büyük İon kentlerinin ödediklerinden çok daha fazla idi.
M.Ö.IV. yy.da Kyme, Klozomenai ile komşu şehirlerden Leukaiyi ele geçirmek için bir mücadeleye girişmiştir. Delfoi kehanet merkezi Apollonun Leukaide ilk kurban törenini yapacak halka ait olacaktır sözünü taraflara iletmiştir. Bunun üzerine Klozomenaililer Smyra körfezinin karşı kıyılarına bir gurup kolonist göndererek onların toplandıkları yeri Klozomenai toprağı saymışlardır. Böylece Klozomenaililer Kymelilerden önce Leukaiye gelerek kurban töreni yapmışlar ve yarışı kazanmışlardır.
İki tepeye yayıldığı anlaşılan Kyme, XIX.yy.ın sonlarında Fransız, Alman ve Çekoslovak bilim adamlarının yapmış olduğu küçük çaptaki kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Ancak bu araştırmacıların ortaya çıkardıkları kalıntı ve buluntuların ne oldukları pek bilinmemektedir. Daha sonraki yıllarda Ekrem Akurgal (1950) , Baki Öğün (1952) ,Hasan Tahsin Uçankuş (1979) ,Vedat İdil ve Orhan Bingöl (1981-1983) küçük çapta olsa da kazı çalışmaları yapmışlardır. Prof. Sebastane Lagona 1985den bu yana çalışmaları sürdürmüştür.
Kymenin kalıntıları İonya kıyılarındaki diğer kentlerin kalıntılarında olduğu gibi yağmalanmış, yeni kentlerin yapımında taşları kullanılmıştır. Bu nedenle de Antik Çağların ünlü Kyme kentinden günümüze pek az kalıntı gelebilmiştir. Bunlar da sur kalıntıları, ne olduğu yeterince anlaşılamayan anıtsal bir yapı, Ion üslubunda mabet kalıntıları ,gövdeleri yivsiz iki sütun dizisi ile tiyatronun yeridir. Kuzey tepenin eteklerindeki tiyatronun yarım daire şeklindeki Caveasının yalnızca izleri görülebilmektedir. Prof. S.Lagona burada yaptığı kazılarda tiyatronun orkestra bölümünün bir kısmı ile on iki sütunun yerleştiği çukurları, mask, silen başı gibi küçük buluntuları ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Kuzey Tepenin en üst noktasında da İon üslûbunda yapılmış ve Tanrıça İsise adanmış bir mabedin varlığından söz edilmişse de yeterli kalıntı bulunamamıştır. Bunların yanı sıra Namurt limanında kuzey ve güney Mendireke ait kalıntılar ile çok sayıda yazıt ve sikke ele geçmiştir. Kymede toprak üstünde sayısız çanak çömlek parçalarına çok sayıda rastlanır. M.S. II.yy.da Kymelilerin bastırdıkları sikkeler üzerinde Ephesos Artemisine benzeyen bir Anadolu tanrıçasının kabartması dikkati çeker. İzmir Arkeoloji Müzesindeki tunç atlet heykeli ile İstanbul Arkeoloji Müzesindeki Artemis başı en güzel buluntulardır.
Bul
Cevapla
#2
Aşğıda fotoğrafta gördüğünüz  şeyin (kartal gem) gerçek boyutlarını bilmek istermisiniz? Sadece bir mercimek tanesi büyüklüğünde Wink   Kyme de yüzlercesi bulundu ve herbiri diğerinden farlı..
Bul
Cevapla
#3
valla baştan başlayana güzel ve zevkli hobi güzel ugraş degerli ugraş teşekkürler bilgiler ve resimler için
Bul
Cevapla
#4
abim güzel hobi ama anlayana, bu sene tatilde altınolukdaydım hotelden bana asosu önerdiler çok güzel harika yer diye, gittim ama hiç analamadığım için sadece bana taş gözüktü
Bul
Cevapla
#5
...............
Bul
Cevapla
#6
güzel paylaşım teşekkürler
Bul
Cevapla
#7
Paylaşım için teşekkürler Aliağa ve Bakırçay havzası arkeolojik açıdan oldukça zengin yerlerimiz.Maalesef tarihler boyu yapılan yağmalamadan oraları da nasibini almış.Bu tür zenginliklerimizi mutlaka korumalı ve duyarlı olmalıyız.Bu gün için de aynı şeyler geçerli durumda.Mutlaka ama mutlaka sahip olmalıyız ki yarın gelen nesiller bizleri suçlamasın.En azından çocuklarımız ve torunlarımız annemle,babamla,ninemle, dedemle buralarda şöyle anılarımız var diyebilsin.Ben en basitinden kendi oğluma bile annenle işte burada tanıştık diyemiyorum.Varın gerisini siz düşünün.
Bul
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi