Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
SIĞSU BAYILMASI
#1
Sığ su bayılması..

Sualtında avlanan kişiler bilir ki nefes tutarak yapılan başka br aktivite yoktur. Bununda getirdiği en büyük risk sığ su bayılması (senkop) diye tabir ettiğimiz tehlikedir. Ani bilinç kaybına bağlı olarak bayılmanın geliştiği bu durum biz zıpkınla balık avlayan sporcuların ve serbest dalan kişilerin en büyük tehdididir. Şimdi biraz daha detaya inelim...Şimdi olaya daha net bir şekilde bakalım...
Hipoksi ve Sığ Su Bayılması Nedir?

Nefes tutularak yapılacak dalışlardan önce uygulanan aşırı hızlı ve derin solunum ( hipervantilasyon), kandaki karbondioksit seviyesinin düşmesine ve oksijen seviyesinin artmasına neden olur. Ardından ciğerler doldurularak dalışa geçildiğinde, fazla oksijen seviyesi nedeniyle daha uzun sualtında kalınabilir fakat bunun bir takım sakıncaları vardır. Solunum sistemi vücuttaki karbondioksit seviyesine bağlı olara çalıştığından, aşırı hipervantilasyonun ardından nefes tutularak yapılan dalışlarda, karbondioksit refleks solunum merkezini uyarmak için gerekli olan seviyeye ulaşamayabilir. Dalış başladığında yüksek oksijen ve düşük karbondioksit seviyesinin kısmi basınçları da, derinlik arttıkça yükselir. Suyun altında geçen sürede vücut oksijeni kullanıp, yerine karbondioksit üretir. Yüzeye dönerken basınç azalmasıyla birlikte oksijen ve karbondioksitin de kısmi basınçları da azalacaktır. Aşırı hipervantilasyondan dolayı karbondioksit seviyesi kısmi basıncı azalmasına rağmen, refleks solunum merkezini uyaracak seviyeye ulaşmasa da, zaten kullanılan oksijen, kısmi basıncının da azalmasıyla ya çok az kalır, ya da tamamen biter. Bu da hiç bir işaret olmaksızın dalgıcın bayılmasına yol açar. İşte bu tür dalışlarda yüzeye dönerken oksijen miktarının azalmasına "hipoksi", ardından oluşan ani bayılmaya ise "sığ su bayılması" adı verilir.

Bu tür dalışlardan önce hipervantilasyonun yapılmaması sığ su bayılmasının oluşumunu büyük ölçüde engeller.Yükselme esnasında veya hemen çıktıktan sonra oluşan bayılma, bu hastalığın işareti ve semptomudur.

Sığ su bayılmasında yapılacak ilk yardım

Sığ su bayılması gerçekleşen bir dalgıçta, eğer solunum yoksa hemen suni solunuma başlanmalı ve sudan çıkartılmalıdır. Ardından ön değerlendirmenin basamakları takip edilmeli, gerekiyorsa temel yaşam desteği sağlanmalı ve yüksek konsantrasyonlu oksijen verilmelidir. Bu esnada yardım çağırarak, mümkün olduğu kadar çabuk tıbbi bir merkeze gidilmelidir.

Alıntı : Onur güner
Grafik : bülent yuvacan
Bul
Cevapla
#2
Bu önemli bir bilgi herkezin bilmesinde fayda var
Bul
Cevapla
#3
çok önemli bir bilgiteşekkürler.bende size deniz serhoşluğundan bahsedeyimGulumse
Bul
Cevapla
#4
Zıpkın avcıları genelde işin ucunda avlanma olduğu için tek dalmayı tercih ederler. Dalış arkadaşınız balığı kaçırabilir veya balık yerine sizi vurabilir... Daha bir sürü dezavantajı vardır iki kişi dalmanın.
Ancak; sığ su bayılması veya en azından çaparizde kalma ikili dalmayı şart hale getiriyor.
Sığ su bayılması için bazı kaynaklar 10-15 metre derinliğe dalmaktan bahsediyor.
Bu rakam genel olarak doğru olsa da çok daha sığ dalışların çıkışında da meydana gelebilir.
Bünyeye ve dalış öncesi hatalı nefes alıp/vermeyle ilgili olarak ...
emniyetli dalışlar !!
Bul
Cevapla
#5
Desene herkez zıpkın avcılığı yapamaz, bak ben bunları bilmiyordum iyi oldu öğrendiğim.. teşekkürler..
[SIZE="4"]Keyif değildir yaşamı değerli kılan, Yaşamdır keyif almayı güzel kılan..[/SIZE]
Cevapla
#6
Çocukluğumda seyrettiğim filmlerden aklımda kalan bir şey. Sünger avcılarının vurgun yemesi. Her halde eski adı Vurgun yenisi sığ su bayılması olsa gerek. Bildiğim kadarıyla ölüme kadar gidiyor. Al suların bir tehlikesi daha. Dikkatli olmak gerekir. Hatta bilinçli olmak gerekir. Okay paylaşıma teşekkürler.
Bul
Cevapla
#7
Murat bey merhaba,
Sığ su bayılması ile vurgun yani dekompresyon çok farklı.
Dalışın çıkış kısmında, 3-5metre arası derinlikte serbest dalıcının bayılmasına senkop veya sığ su bayılması denir. Bunun sebebi dalış öncesi hiperventilasyonla beynin kandırılması ve nefes alma ihtiyacının hissedilmemesinin sağlanmasıdır. Vücudumuz nefes almayı kandaki CO2 (karbondiyoksit) miktarı ile ayarlar. Hatta esneme bile CO2 miktarına bağlıdır. Dalıcı hiperventilasyon ile vücuttaki CO2 miktarını azaltarak nefes alma istemini erteler/engeller.
Halbuki o anda CO2 miktarı artmamış olsa da oksijen yeterli olmadığı için acil nefes alıp vermeye ihtiyaç vardır.
Dalışın son metrelerinde ise azalan basınç ile ciğerler genişler ve zaten yeterli olmayan oksijen iyice emilerek tüm oksijen dengesi altüst olur.
Merkezi sinir sistemi ise tüm bu uyarıları alarak bir nevi sigorta vazifesi görerek makinayı kapatır Smile yani bayılırız.

Vurgun veya dekompresyon ise tüple dalan dalgıçlarda artan basınç ile kana karışan azot'un, çok hızlı yukarı çıkış sebebiyle azalan basınça gaz halinde kalıp damarları tıkması, en basitinden felçe, daha kötüsü ölüme sebebiyet vermesidir....
Çok karışık terimlere girmeden basitçe anlatılacak olursa;
Suyun üzerinde her canlı 1 atmosferlik basınca maruzdur.
Bu basınç derine indikte her 10 metrede bir atmosfer artar.
Yeryüzünde zaten 1 atmosfer olan basınç 10 metre suyun altında 2 atm olur. 20'de ise 3atm. Bu şekilde artarak gider.
Basınç altında ise gazlar sıkışabilir.
Tüple yapılan dalışlarda, tüpün içinde sanılanın aksine oksijen yoktur. Su üstinde hepimizin soluduğu normal hava vardır. Normal havada ise %78 oranında azot gazı ile %21 oranında oksijen vardır.
Azot gazı derine indikçe sıkışarak hacmen küçülür. Aynı zamanda sıvı ile temas eden azot, gaz halinden sıvı haline geçer.
Tüple dalış yapan dalgıçın artık damarlarında azot sıvı haldedir.
Yukarı çıkış esnasında ise tüm bunlar tersten tekrarlanır. Yukarı çıkış hızına bağlı olarak damarlardaki azotun tekrar gaz haline geçip daha sonra vücuttan atılımı gerekir.
Eğer çıkış hızı normalden fazla ile azot atılımı gerçekleşmeden gaz halinde damarlari tikayabilir.
Dalış hızı her ne kadar yavaş gerçekleşse de bir diğer sebep ise belirli bekleme duraklarına uyulmamasıdır. Dalış derinliğine ve süresine bağlı olarak 9-6-3 metrelerde bekleme gerekir.
Örneğin 27metrede 45dk geçiren bir dalgıç önce 6 metrede 1 dakika, sonra da 3 metrede 12 dakika beklemelidir.
Bu duraklar Buhlman'in deko tablosundan bulunabilir.
Bul
Cevapla
#8
gerçekten çok gerekli bir paylaşım
Bul
Cevapla
#9
okan abi faydalı bir bilgi yollamışsın teşekkürler.
1903:bjk:1903
Bul
Cevapla
#10
gsxr600 yazdı:Murat bey merhaba,
Sığ su bayılması ile vurgun yani dekompresyon çok farklı.
Dalışın çıkış kısmında, 3-5metre arası derinlikte serbest dalıcının bayılmasına senkop veya sığ su bayılması denir. Bunun sebebi dalış öncesi hiperventilasyonla beynin kandırılması ve nefes alma ihtiyacının hissedilmemesinin sağlanmasıdır. Vücudumuz nefes almayı kandaki CO2 (karbondiyoksit) miktarı ile ayarlar. Hatta esneme bile CO2 miktarına bağlıdır. Dalıcı hiperventilasyon ile vücuttaki CO2 miktarını azaltarak nefes alma istemini erteler/engeller.
Halbuki o anda CO2 miktarı artmamış olsa da oksijen yeterli olmadığı için acil nefes alıp vermeye ihtiyaç vardır.
Dalışın son metrelerinde ise azalan basınç ile ciğerler genişler ve zaten yeterli olmayan oksijen iyice emilerek tüm oksijen dengesi altüst olur.
Merkezi sinir sistemi ise tüm bu uyarıları alarak bir nevi sigorta vazifesi görerek makinayı kapatır Smile yani bayılırız.

Vurgun veya dekompresyon ise tüple dalan dalgıçlarda artan basınç ile kana karışan azot'un, çok hızlı yukarı çıkış sebebiyle azalan basınça gaz halinde kalıp damarları tıkması, en basitinden felçe, daha kötüsü ölüme sebebiyet vermesidir....
Çok karışık terimlere girmeden basitçe anlatılacak olursa;
Suyun üzerinde her canlı 1 atmosferlik basınca maruzdur.
Bu basınç derine indikte her 10 metrede bir atmosfer artar.
Yeryüzünde zaten 1 atmosfer olan basınç 10 metre suyun altında 2 atm olur. 20'de ise 3atm. Bu şekilde artarak gider.
Basınç altında ise gazlar sıkışabilir.
Tüple yapılan dalışlarda, tüpün içinde sanılanın aksine oksijen yoktur. Su üstinde hepimizin soluduğu normal hava vardır. Normal havada ise %78 oranında azot gazı ile %21 oranında oksijen vardır.
Azot gazı derine indikçe sıkışarak hacmen küçülür. Aynı zamanda sıvı ile temas eden azot, gaz halinden sıvı haline geçer.
Tüple dalış yapan dalgıçın artık damarlarında azot sıvı haldedir.
Yukarı çıkış esnasında ise tüm bunlar tersten tekrarlanır. Yukarı çıkış hızına bağlı olarak damarlardaki azotun tekrar gaz haline geçip daha sonra vücuttan atılımı gerekir.
Eğer çıkış hızı normalden fazla ile azot atılımı gerçekleşmeden gaz halinde damarlari tikayabilir.
Dalış hızı her ne kadar yavaş gerçekleşse de bir diğer sebep ise belirli bekleme duraklarına uyulmamasıdır. Dalış derinliğine ve süresine bağlı olarak 9-6-3 metrelerde bekleme gerekir.
Örneğin 27metrede 45dk geçiren bir dalgıç önce 6 metrede 1 dakika, sonra da 3 metrede 12 dakika beklemelidir.
Bu duraklar Buhlman'in deko tablosundan bulunabilir.
Cenk bey bilgiler için teşekkürler. Bu tür bilmediğimiz konular tartışıldıkşa bilmediğimiz konularda başka yanlışlıklar yapılması önlenir. Bilgiler için tekrar teşekkürler.
Bul
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi